"Gizem"le Nasıl Başederiz? Çünkü en sonunda aklımızı karıştıran soruların cevabını bulmuş oluruz. Hele de hikayenin sonunda "Ah evet, ben bunu tahmin etmiştim zaten!" diyebiliyorsanız, kendinizi zeki hissedersiniz ki bu durum size ayrı bir mutluluk verir. Öykünün sonu açıkça belirtilmemiş ancak 'tahmin yeteneğinizin' sizi ulaştırabileceği bir açık kapı bırakılmışsa; hikayenin tamamlanması işini kendi hayalgücünüze bırakırsınız. Bu sonuç da sizi mutlu etmeye yeter çoğu kere. Peki ama ya bir hikayede çok fazla bilinmeyen unsur varsa?
Gerçek hayatta böyle durumlarla karşılaşınca komplo teorilerini yardıma çağırırız. Ama elimizde bir kitap varsa veya bir film izliyorsak, bize anlatılan öykünün bir şekilde sonuca bağlanmasını isteriz. Başka türlüsü bizi rahatsız eder. Çünkü aklımız, cevabı olmayan sorulardan hiç hoşlanmaz! Stephen King'in 'Hard Case Crime' serisi içinde basılmış olan The Colorado Kid eserinde anlatılan hikayeden bahsetmek istiyorum size.. Kitapta doğaüstü hiçbir unsur yok. Ortada bir ceset var ama bu olayın bir cinayet olup olmadığını bilmiyoruz. Maine açıklarındaki Moose-Lookit adasındaki The Weekly Islander gazetesini çıkaran Vince Teague ve Dave Bowie, stajyer gazeteci Stephanie McCann'a yirmi beş yıl önce yaşadıkları gizemli bir öyküyü anlatırlar.
Söz konusu kitabın neredeyse tamamı, işte bu üç kişinin arasındaki uzunca bir konuşmadan oluşmaktadır aslında. 24 Nisan 1980 sabahı Moose-Lookit sahilinde oturur vaziyette bir erkek cesedi bulunur. Cesedin üzerinde kimliğini belirleyecek hiçbir ayrıntı yoktur. Boğazına takılan bir et parçası nedeniyle boğularak ölmüştür. Lokmasını çiğnerken kalp krizi geçirmiş de olabilir. Adli tıp doktoru bu konuda emin olamamaktadır. Bulunmasından 16 ay sonra, bir takım tesadüfler sonucu cesedin kimliği tespit edilecek ve bu adamın nereden geldiği anlaşılacaktır. Ancak bulunan her cevap, bambaşka bilinmezlikler getirecektir. Colorado'da yaşamakta olan mazbut bir reklam ressamı James Cogan, bir proje üzerinde çalışmaktayken 'kahve ve sandviç almak üzere' sabah saat 10 civarında Denver'daki ofisinden ayrılır. Köşedeki Starbucks'a kadar gidip hemen dönecektir. Onu en son gören işarkadaşının ifadesi budur. Bu olayı takip eden birkaç saat içinde Cogan'ın 'binlerce kilometrelik' bir yolculuk yaparak Maine açıklarındaki Moose-Lookit adasına vardığı anlaşılmaktadır. Bu yolculuğun nasıl gerçekleşmiş olabileceğine dair bazı ipuçları bulmak mümkün olsa da, yolculuğun amacını (ölen adamın ailesi ve arkadaşları dahil) hiç kimse bilememektedir. Kesin olarak bilinen şey, bu adamın daha önce Maine eyaletine hiç gelmediğidir. Ve hikayenin belki de en gizemli yanı, normalde sigara içmeyen bu adamın Colorado eyaletinden alınma bir sigara paketini yanında taşımasıdır. Yoksa bu paketi yanına almasının sebebi, sonradan cesedini bulacak kişilere "ne kadar uzaklardan geldiğini" anlatmak mıydı? 24 Nisan 1980 günü Moose-Lookit adasında cesedi bulunan James Cogan, daha Colorado'dan ayrılmadan önce -23 Nisan 1980 sabahı kahve almak üzere işyerinden ayrıldığı sırada- "çok uzaklarda bir yere gideceğini ve muhtemelen orada öleceğini" bilmekte miydi? (Oysa bir cinayete kurban gittiğini gösteren hiçbir delil yoktur.)
Hikayenin sonuna doğru (sayfa 171) Stephanie -biz okurların adına- kendisine hikayeyi anlatan (ve Stephen King'i temsil eden) Vince Teague ve Dave Bowie'ye soracak: Stephen King ise kitabın sonunda bu soruyu şöyle cevaplayacak: Biz okurlar bu durumla nasıl başediyoruz?
|
|
Tweets by Eskinin_Adami |