Dünyayı Kurtaran Adam - Gel Bizi de Kurtar

Aşağıdaki yazı Phil Hall imzasıyla Film Threat adlı 'Video Film Eleştirileri' konulu INTERNET sitesinde THE TURKISH STAR WARS başlığıyla yayınlandı.

1982 yapımı Dünyayı Kurtaran Adam filmini seyretmiş olan dostumuz bakın neler yazmış.

Filmi izlemek ve anlamak yolunda gösterdiği sabır ve cesaret de ayrıca takdir edilmeye değer.

Türk film sanayiinin, Hollywood klasiklerini uyarlayıp, neredeyse civardaki bir kebapçıda yenen öğle yemeği bedeli kadar bir bütçeyle tekrar filme almak gibi garip bir geleneği var.

Bu siteyi takip eden okurlar, bir Metro Goldwyn Mayer klasiğinin İstanbul gökkuşağının altından geçirilip son derece sürrealist bir hale sokulduğu Türk usulü Oz Cadısı filmini ve ayrıca Uzay Yolu, Tarzan, Superman ve hatta E.T.nin Türkiye'de yapılmış uyarlamaları olduğunu hatırlayacaklardır

Hazırlanın, çünkü Dünyayı Kurtaran Adam filmini izleyebilmenin tek yolu, filmin hikayesini kendine has o delice labirentlerde takip etmekten geçiyor.

Gene de bu bilgiler, Türk usulü bir Star Wars denemesi olan ve adamın ağzını hayretten açık bırakacak bir delilik örneği 'Dünyayı Kurtaran Adam' filminin yanında hiç kalır.

Aslında bu film George Lucas'ın şaheser filminin sahne sahne kopyalanmış bir taklidi değil ama 1977 orijinal Star Wars'ın özel efektlerini utanmazca araklayıp, sulanmış bir beyinden çıkan ateşli bir kabusun arka planında öyle bir kullanmış ki, başka hiçbir sebeple olmasa bile sadece, kafayı yemiş bir takım film yapımcılarının hayal gücünün nerelere varabileceği hakkında bir fikir vermesi için bile görülmesi gerek.

Uzun zaman önce, çok çok uzaklarda Türkçe konuşulan bir galakside, Kainat, şeytani bir dörtlünün tehdidi altındadır: Mardi Gras kostümleri giyen iki çalı saçlı adam, Kleopatra gibi giyinmiş bir yosma ve kafasında ambulans ışığı taşıyan mavi bir robot.

(Bunları ben uydurmuyorum. Böyle şeyleri ben nasıl uydurabilirim ki?)

Bunların uzay filosu, bir grup kahraman isyancının uçan daireleriyle savaşmaya gider ve birkaç dakika için ekran Star Wars'tan yürütülmüş uzay savaşı sahneleriyle dolar. Burada Luke Skywalker yoktur ama isyancı saldırıya liderlik eden iki tane ortayaşlı uzay savaşçımız vardır. (Cüneyt Arkın ve Aytekin Akkaya)

Maalesef bir uzay gemisi canlandıracak bir film bütçesi yoktur, o yüzden kahramanlarımız çok yakın çekimden alınırken arkaya Star Wars sahneleri yansıtılmaktadır.

Dünyayı Kurtaran Adam film eleştirisi denen kavramı geçersiz kılıyor.

Alçak bir lazer ışını uzay savaşçılarının gemisini vurur ve kahramanlarımız göklerden düşüp ıssız bir gezegene çakılır. Veya en azından öyleymiş gibi yapılır. Çünkü bu sahneyi canlandıracak para yoktur ve yönetmen Çetin İnanç elini çabuk tutup kahramanlarımızı burunları bile kanamadan bir kum tepesinin üstüne konduruvermiş, adamlarımız da araçlarının nasıl düştüğü hakkında konuşmaya başlamışlardır.

Gerçi çorak bir arazide mahsur kalmışlardır ama uzak ufukta Sfenks ve piramitli filmlerden alınma bolca görüntüler seçeriz. Kahramanlarımız da o yöne gidip Kahire Film Forumunda Ömer Şerif'in eski filmleri hala oynuyor mu diye gidip bakmak yerine, aksi istikamete doğru yola koyulurlar.

Kırmızı pelerinli yarım düzine savaşçı birden at üzerinde çıkagelir. Kahramanlarımız da Jackie Chan stili dövüş sanatlarıyla bu savaşçılara girişir ve (bazı karate tekmeleri 25 santim uzaktan geçse de) yere indirirler. Kayıp Sandık Savaşçıları (Raiders of the Lost Ark- Indiana Jones serisinin ilki) film müziği fonda çalarken, dinamik ikili atlara atlayıp, sıska gladyatörlerin sıska kölelere rol kestiği, Spartaküs filminin ucuza mal edilmiş bir versiyonuna dalarlar. Gladyatörlerden de karate tekmeleriyle kurtulduktan sonra, boyama sarışın bir hatunla karşılaşırlar. Kadın, deri bir kafa bandı takmaktadır ve o kadar ruj sürmüştür ki, duvarlarını öperek bir evi boyayabilir. Hep beraber bir mağaraya sığınırlar. Mağarada pijamalar giymiş, her tarafları kir içinde çocuklar vardır.

Şu işe bakın, birdenbire ortaya çıkan bir mumya kabilesi taş duvarları parçalayarak mağara sakinlerine saldırır. Mumyaların taş duvarları parçalamasındaki zerafet, aynı o eski TV reklamlarında çılgınca koşan dev Kool-Aid beyzbolcusununki gibidir.

Mumyalar, pençe keskinliğindeki tırnaklarıyla küçük çocukları biçip öldürmeye başlar ve, tam o sırada, The Beatles'ın 'Magical Mystery' turnesinde giydiği 'Ben fok balığıyım' (I am the Walrus) kostümlerine benzeyen bir bölük kürklü yaratığın da meydana çıkıp daha fazla çocuk öldürmesiyle ortalık iyice karışır.

Uzay savaşçıları, sahte sarışın ve o hengameden sağ kurtulan bir çocuk dağlara kaçar, ve esas oğlan bir diğer savaş için antrenman yapmaya karar verir. Adamların karton kayaları parçalaması, aerobik yapması, bacaklarına bağlanmış kağıttan taşlarla uzun mesafeler koşması şeklinde sonu gelmez sekanslar izleriz.

Adamlar bütün bu Olimpik beceri isteyen işleri gömleksiz olarak yapmakta ve, kıdemli devlet memuru olsalar uygun görünebilecek ama bir filmin süper kahramanları için pek de gelişmemiş kaslarını sergilemektedirler. Adamlardan biri antrenman sırasında elini yaralar ve büyük dudaklı sarışın hatun adamın yarasını deniz yosunuyla temizler. Ama kızcağız dağların tepesinde deniz yosununu nereden bulmuştur, orası açıklanmaz.

Star Wars filminin Türk versiyonunda oynamakta olduklarını hatırlayan kahramanlar, 1977 yapımı orijinalindeki komik ve absürd barı hatırlatacağı varsayılan bir bar bulurlar. Buradaki bar işleticileri de bir alemdir: birkaç sıska gladyatör, lastik maske takmış adamlar ve birkaç tane de 'Magical Mystery' turnesinden düşmüş tüylü yaratık. Uzay savaşçıları bir masaya çöreklenir ve içmeye başlar ama ellerindeki kaplarda, artık nedense, hiç sıvı bir şey yoktur. Kavga çıkar ve uzay savaşçıları herkesi dövüp pestile çevirir.

Ama bütün bunlar bir tuzaktır. Dünyayı ele geçirmeye çalışan şeytani dörtlü (onları hatırlıyorsunuz değil mi?) herkesi esir alır ve kendi karargahlarına götürürler. Fiziksel şiddet tehditlerine ve dörtlünün Kleopatravari üyesiyle aşna fişne vaatlerine rağmen, kahramanlarımız karanlığın güçlerine katılmayı reddeder.

Söylemeye gerek yok, bir kavga daha çıkar ve isabetli karate tekmeleriyle üç beş kürklü yaratığın kolu bacağı kopartılır. Sonra iki buçuk metre boyunda bir Yeti ortaya çıkar ama kahramanlarımız onu da adeta ağır adımlı bir dans yaparmışçasına dışarı atarlar. Kleopatra'ya benzeyen hatun, Mardi Gras kılıklı krallardan birine durum hakkında şikayette bulununca, kral bu işe bozulur ve kadını önce bir zombiye sonra da bir örümceğe çevirir.

Bütün bu karmaşa esnasında, uzay savaşçılarından biri kaçırılır ve hapse atılıp, ağzına tıkılmış bir telefon kordonuyla beton bir masaya bağlanır. Öteki kahraman ise, bir din adamı tarafından görevlendirilir ve sahte sarışını eski bir kiliseye götürür. Orada, şimşek çakması şekli verilmiş karton bir kılıcı ve içinde yeşil bir beyin bulunan bir kutuyu bulmaları gerekmektedir. Bu hazineler, ince folyodan elbiseler giymiş muhafızlarca korunmaktadır. Birkaç tekme sonra kılıç ve kutu kurtarılır ve her nasıl oluyorsa, kahramanımız kaçırılan arkadaşını da bulur ve onu beton masadan kurtarır. Ama bu özgürlük kısa ömürlü olur, kurtardığı arkadaşı az sonra bir geçitteki bubi tuzağıyla ölür. Hayatta kalan kahraman, kılıcı eritip sıvı haline getirir ve bu karışıma ellerini daldırır. ve yeni altın eldivenlere kavuşur. Kutudaki yeşil beyinse çürür ve kurtlanır.

Artık altın eldivenli iyi adamımızla geri kalan bütün kötü adamlar arasında hesaplaşma zamanı gelmiştir. Açık arazide büyük bir arbede yaşanır, kötü adamların kopan kafaları sağa sola düşer. Bunlar olurken, Star Wars filminden uzay savaşları ve Sodom ve Gomorra'nın yıkılışını anlatan bir filmden alınma sahneler izleriz.

Bir sürü cesur hareket ve tekmeden sonra kötü adamlar tamamen yenilir ve herkes muradına erer. Altın eldivenli adam tekrar uzaya çıkar, 'kimyasal takviyeli sarışın' hanım arkadaşını bütün o kesik kafaları temizlemek üzere ardında bırakır.

Ne denilebilir ki? Dünyayı Kurtaran Adam film eleştirisi denen kavramı geçersiz kılıyor. Lumiere kardeşlerin yanıp sönen gölgeli kısa metrajlarının çekildiği o ilk günlerden bugünün dijital sinema teknolojisine kadar, sinema tarihinde buna benzer bir film yapılmadı! Yardım et bize, Obi Wan Kenobi. yardım et bize!

 


Müzik ve Nostalji yazıları için TIK'layın

'Eskinin Adamıyla Nostaljinin Sesi' radyo programına SESLİ mesajla katılmak için TIK'layın!
"Eskinin Adamıyla Nostaljinin Sesi" radyo programına SESLİ mesajla katılmak için TIK'layın!


Müzik Zevkinizi Kendiniz mi Belirliyorsunuz?


Rock Müzik Dinleyicisinin "Kimse Bilmiyor" Sevinci


Sokak Çocuğu Ali ve 'Aşkımı Süpürmüşler' Şarkısı


Sosyal Medyada Paylaşılan Matematik Sorularının Arkasında Ne Yatıyor?

Do NOT click this link until you are absolutely ready
A Practical Guide to A Perfect Loser


Nostaljik Müzik Yolculuğunda Bir Durak: Unforgettables


Doğru Cevabın Fiyatı Nedir?

En sevdiğiniz şarkıların arkasındaki öyküler ve ötesi
Emmanuelle 'i Hatırlarken


Müzik Dinleme Alışkanlığımız Değişirken


"Those were the Days" şarkısının 1920'ler Rusya'sından Orijinal Versiyonu


Bir Ejder Efsanesi: BRUCE LEE