Bob Dylan Kimdir? Gerçek adıyla Robert Allen Zimmerman 24 Mayıs 1941'de Minnesota'da dünyaya geldi. Rusya Yahudisi bir göçmen ailenin çocuğuydu.
10 yaşinda şiirler yazmaya, 12-13 yaşlarındayken piyano ve gitar çalmaya başladı.
1960'ta okulu bıraktı ve New York'a gitti. Greenwich Village'teki folk klüplerinde sahne almaya başladı.
Gitarla birlikte ayni anda ağız armonikasi çalarak ilginç bir stil yakaladı. İşte o sıralarda, sahnede Bob Dylan adını kullanmaya başladı.
Kendisi inkar eder ama rivayet odur ki, bu isim Galli şair Dylan Thomas nedeniyle seçilmiştir.
1961'de Bob Dylan adı folk müzik çevrelerinin dışına taşar. Gerde's Folk City adlı klüpte çalarken onu dinleyen eleştirmen Robert Shelton, New York Times'ta bu genç yetenekten övgüyle bahseder. Bir ay sonra da Columbia Records'tan John Hammond gelip Bob Dylan'la kontrat imzalar. Şarkı yazarlığında henüz kendine pek güvenemeyen dostumuz, bu albümde kendisinin yalnizca iki bestesini seslendirir, geri kalanını Blind Lemon Jefferson ve Bukka White gibi blues şarkıcıların bestelerine ayırır.
Şimdi, 1962 başlarında çıkan bu ilk albümü bir düşünün: Minnesota'lı 21 yaşındaki genç bir Musevi folk şarkıcısı, yaşlı siyahi blues'cular gibi şarkı söylüyor. Hakikaten de biraz garip..
İlk albüm ümit verici(!) olsa da hiç kimse 1963 yılında gelen ikinci albüm The Freewheelin' gibi bir şahesere hazır değildi. Amerikan Pop müziğinde o zamana kadar benzeri görülmemiş şiirsel bir ses Blowin' in the Wind ve A Hard Rain's A-Gonna Fall gibi sonradan 'marş' niteliği kazanacak parçalar ve Girl From the North Country ve Don't Think Twice, It's All Right gibi nefes kesen baladlar söylüyordu.
Sonraki yıllarda The Times They Are A-Changin' ve Another Side of Bob Dylan albümlerini çıkardı. Bu ikincisinde yer alan bir de Ballad in Plain D şarkısı vardır ki, Bob Dylan'ın uzatmalı sevgilisi Suze Rottolo'dan ayrılışının acı fakat tek yanlı çizilmiş bir resmi gibidir. (Suze Rottolo, Freewheelin' albümünün kapağında Bob Dylan'ın kolundaki kızdır. O zamanlar mutlu günleriydi tabii.. Bakın resim işte şurada..)
Bu olaydan yirmi küsur yıl sonra Bob Dylan "Keşke o şarkıyı yayınlamasaydım.." demiştir.
Kız arkadaşından ayrıldıktan sonra Bob Dylan, Joan Baez ile takılmaya başladı. Duygusal yanını boşverin, bu ilişki ikisi için de yararlı oldu: Baez, Dylan'ın henüz yayınlanmamış bestelerini aldı, karşılığında onu kendi konserlerine çıkararak hayranlarına tanıttı. 1965 başlarında Bob Dylan, folk müziğin gerektirdiği akustik sınırların ötesine geçmeyi kafasına taktı. Yarı akustik yarı elektrikli seslerden oluşmuş "Bringing It All Back Home" albümünü dokuz kişilik bir grupla kaydetti. Bu albümde yer alan 'Mr. Tambourine Man' şarkısını akustik kaydetmişti. Albümün çıkmasından bir hafta sonra 'The Byrds' grubu bu şarkıyı elektrikli seslerle kaydetti ve o sıralarda folk-rock kategorisinde listebaşı oldu. Kolomb'un Amerika'ya o kadar yaklaşmışken Bahama adalarında takılıp kalması ve sonra Amerigo Vespucci'nin Amerika anakarasına ayak basan ve kıtaya adını veren ilk kaşif olmasını hatırlattı bu da bana.. Siz okyanuslarca yol geliyorsunuz, 'şu albümün bir kısmını elektrikli aletlerle seslendireyim..' diyorsunuz. Arada her nasılsa akustik sesli bıraktığınız bir şarkıyı sadece bir hafta sonra başka birisi elektrikli seslerle kaydedip malı götürüyor.. Bob Dylan herhalde biraz bozulmuştur bu duruma, ne dersiniz? Mr.Tambourine Man şarkısı daha sonraları Çağdaş Terimler ve Deyimler Sözlüğü gibi bir şey oldu. Şarkının içerdiği deyimler ve kullandığı kelimelerin zenginliği ve Bob Dylan'ın şair tarafını biraz anlar gibi olduk mu şimdi? Söz gelişi Mr. Tambourine Man, uyuşturucu satıcısını simgelemektedir, tef çalan adamı değil. Dylan'ın folk şarkıcılığından rock starlığına geçişi sancılı oldu. 1965'te Newport Folk Festivali'nde yeni şarkılarını Paul Butterfield Blues Band eşliğinde söylerken yuhalandı ve sahneden çekildi. Kendi ünü Joan Baez'in ününü geçmeye başlamıştı ve bu yüzden Joan Baez'le ilişkisinde sorunlar çıkmaya başladı.
Bob Dylan o sıralarda, menajerinin bir arkadaşı olan Albert Grossman'ın karısı Sara Lowndes ile ilişkiye girdi. Kısa süre sonra da evlendiler. Bir sonraki albüm, 1966 tarihli Blonde on Blonde bir diğer dönüm noktasıdır. Bob Dylan o sırada henüz 25 yaşındadır ama kendi neslinin 'en önemli sesi' olarak görülmektedir. Üstünde bunun inanılmaz baskısını hissetmektedir. 29 Temmuz 1966'da geçirdiği ve neredeyse ölümüne yol açabilecek motosiklet kazasından sonra, Woodstock, New York'taki evinde karısı ve yeni doğan oğlu Jesse ile inzivaya çekilir. Birkaç yıl sonra çıkardığı "Nashville Skyline" hayranları arasında hayalkırıklığı yaratır. Hele ondan sonra gelen 1970 tarihli "Self Portrait" eleştirmenlerce 'sahici bir felaket' olarak nitelenir. 1971 tarihli "Tarantula" ise, Dylan'ın başarılı çalışmalarından çok uzaktır. Bob Dylan 1973 sonunda "Planet Waves" albümünü çıkardı ve 1974 Ocak ayından itibaren Amerika turnesine çıktı. Bu albüm Dylan'ın listebaşı olabilen ilk albümüdür. Bu turne sırasındaki konserler efsane oldu. Toplam 40 konserlik seri için toplam 658.000 kişilik yer olmasına rağmen, organizatörlere yazılı olarak iletilen taleplerin sayısı on iki milyon bileti geçmişti. Konser kayılarından oluşan iki LP'lik "Before the Flood" albümü listelerde 3. Sıraya kadar çıktı. Bu turne Dylan'ın yaratıcılığını tekrar canlandırırken, özel hayatında sorunlar başgösterdi. Sara ile ayrıldılar. 1977'de boşandilar. Bob Dylan bir ara kendini köktendinciliğe verdi. O sıralarda yaptığı "Slow Train Coming" albümüyle Grammy ödülü kazandı. Sonrası, kimisi beğenilen kimisi pek de o kadar tutulmayan bir sürü albüm.. 1997'de Papa'yla görüştügünü ve aynı yılin Aralık ayında Amerika'nın 'sanatsal mükemmellik' adına verilen en yüksek ödülü Kennedy Center Honors'la onurlandırıldığını da ekleyelim.
|
|
Tweets by Eskinin_Adami |