Dalida: Müzik Dünyasından Kayan Bir Yıldız
Bu hikayenin başlangıcı Mısır'a uzanır. Mısır'a göç etmiş İtalyan bir ailenin kızı Yolanda Gigliotti 17 Ocak 1933'te Kahire'de dünyaya geldi.
Babası Pietro Gigliotti Kahire Operası'nda kemancıydı. Yolanda'nın iki erkek kardeşi vardı: Bruno ve Orlando. Annesi Giuseppina ise Kahire'nin Şubra mahallesindeki evlerini çekip çevirmeye uğraşırdı. O zamanlar Şubra mahallesi Araplarla batılıların uyum içinde yaşadıkları bir mahalleydi.
Henüz 10 aylık bir bebekken geçirdiği bir göz enfeksiyonu yüzünden dört yaşında iki ameliyat geçirmiş ve gözlük takmak zorunda kalmıştı. Yolanda genç kızlığa adım atarken bu gözlükler adeta bir kompleks yaratmıştı onda, çok çirkin göründüğünü düşünüyordu. 13 yaşındayken gözlüklerini pencereden fırlatıp attı.
Diğer insanların onu çirkin görmesindense, o kendisi dünyayı bulanık görmeyi tercih etmişti.
Mısır Güzeli - Paris Yolcusu
1951'de ailesinden gizli olarak girdiği güzellik yarışmasına katılmak için çektirdiği mayolu fotoğraflar ortaya çıkınca, aile içinde büyük bir skandal koptu. Bu kargaşa bir şekilde yatıştı ve genç kız sekreterlik okuluna yazıldı. Oysa o, büyük bir yıldız olma hayalinden asla vazgeçmiş değildi. 1954 yılında girdiği yarışmada bu sefer Mısır Güzeli seçilecek ve Mısır sinemasının kapıları onun önünde açılacaktı.
İlk olarak Niyazi Mustafa'nın çektiği Sigarah wa kass (Sigara ve bardak) filminde rol aldı. Bu filmdeki kostümleriyle adeta 'Samson ve Dalila' filmindeki Hedy Lamarr'a benzemişti. O yüzden 'Dalila' adını aldı. Sonradan bu isim Fransa'da Dalida olacaktı.
Mısır'da Tutankamon'un Maskesi filmini çevirdiği sırada Fransız film yönetmeni Marc de Gastyne tarafından farkedildi. Gastyne, Dalida'ya Fransa'ya gidip şansını Paris'te denemesini tavsiye etti. 1954 yılının Noel gecesi Dalida Fransa'ya doğru yol almaktaydı.
Soğuk bir şehirde parasız bir yabancı olarak Paris'teki günleri zorlu geçti. Ama Mısırlı kız kararlıydı ve şans ondan çok uzakta değildi. Kısa süre sonra kabare şarkıcısı olacaktı.
Müzik Kariyeri Başlıyor
Burada Bruno Coquatrix adından bahsetmek gerek. Paris'teki eski bir sinema salonunu satın almış ve onu büyük bir müzikhole çevirmeyi planlıyordu. Daha sonra bu rüyasını gerçekleştirecek ve efsanevi Olympia müzikholü böylece ortaya çıkacaktı.
Coquatrix aynı zamanda Numeros 1 de Demain (Yarının Bir Numaraları) adlı bir radyo programı hazırlamaktaydı. Genç yetenekleri bulup çıkarmayı amaçlayan bu programa davet edilen Dalida Etrangere au Paradis (Cennetteki Yabancı) şarkısını söyledi ve iki önemli adamın dikkatini çekmeyi başardı:
Bunlardan birisi Europe 1 radyosunun yöneticisi Lucien Morisse, diğeri ise Barclay plak şirketinin sahibi Eddy Barclay idi.
Dalida'nın menajerliğini üstlenen Morisse 1955 yılında Barclay şirketinden sanatçının ilk 45'liği olan "Madonna"yı çıkardı.
Dalida adını duyuracak asıl başarı ise 1956 yılında çıkan Bambino 45'liğiydi.
Kısa sürede 300.000 satış rakamını aşan bu plak Eylül 1957'de Dalida'ya ilk altın plağını da kazandıracaktı.
8 Nisan 1961'de Lucien Morisse ile evlendi fakat bu evlilik 1962'de sona erecekti. 1960'lı yılların ortalarına gelinirken Dalida, Monmartre'daki meşhur şatovari evini aldı. 1964'te ise imajını radikal şekilde değiştirerek "sarışın bomba" şekline büründü. Bu yeni saç stili, Dalida'nın yeni ve daha sofistike bir müzik stiline yönelmesiyle aynı döneme denk gelir.
1960'lı yılların başında Yéyé çılgınlığının başını çeken Dalida, 1964'ün sonlarında doğru Fransız müzik sahnelerinin en popüler kadın şarkıcısı olmuştu. 1965'te ise bambaşka bir tarzın hit şarkısını söyleyecekti: La Danse de Zorba.
Yunanlı besteci Teodorakis'in müziği üzerine yazılmış bir şarkıydı bu ve Zorba filminde yer alıyordu. Dalida'nın kariyeri giderek güçlenirken özel hayatı inişteydi. Monmartre'daki peri masallarını andıran şatosuna her gece yalnız dönüyordu.
Ciao Amore
Ekim 1966'da İtalyan plak şirketi RCA, Dalida'yı yetenekli ve genç bir şarkı yazarı olan Luigi Tenco ile tanıştırdı. Bu ihtiraslı ve akıllı İtalyan genci Dalida'yı çok etkilemişti.
Bu çift, San Remo'da başarılı olmak için kafa kafaya verdiler ve çalışmaya başladılar. Kısa sürede birbirlerine aşık oldular. San Remo müzik festivalinde her biri kendi "Ciao Amore" versiyonlarını söyleyeceklerdi. Ama kaderin başka planları vardı.
Dalida ve Luigi Ocak 1967'de San Remo'da sahne aldıklarında üzerlerindeki baskı had safhadaydı. Dalida İtalya'da zaten tanınan bir yıldızdı ama genç Luigi Tenco İtalyan müzik piyasasında yeniydi. Üstelik bu çift, gelecek Nisan ayında evleneceklerini açıkladığı için magazinciler bu çiftin her hareketini ilgi ve merakla takip ediyorlardı.
Ne yazık ki bu çift evlenemedi. Çünkü San Remo festivali bir trajediyle sonuçlanmıştı. Ne Dalida ne de Luigi San Remo'da başarılı olamadı. Bu durum Luigi'yi çileden çıkarmıştı. Çokça içki içip bunun üstüne sakinleştirici ilaçlar aldığı bir durumdayken Luigi jüri üyelerine ağır hakaretler etti ve San Remo festival organizasyonunu hilekarlık ve yolsuzlukla suçladı. Bu öfke patlamasının ardından Luigi odasına çekildi ve intihar etti.
Dalida ise Luigi'nin ölümüyle yıkıldı. Birkaç ay sonra kendisi de ilaç alarak intihara teşebbüs etti. (On yıl sonra gene ilaç içerek intihara teşebbüs edecek fakat ne yazık ki bu ikinci denemesinde artık kurtarılamayacaktı.)
Dalida kendisini toparlamayı başardı ve 1967 yazını Fransa'da konserler vererek geçirdi. Bir yandan felsefe kitapları ve Freud okuyarak kendini geliştiriyor, bir yandan da yoga ve meditasyonla uğraşıyordu.
70'li Yıllar:
70'li yıllar boyunca Dalida'nın kariyeri hep yükselişte oldu. Neredeyse her gün televizyon show'larında boy gösterir olmuştu. 70'li yıllarda disko çılgınlığı ortalığı sardığında Dalida ortama ayak uydurmakta hiç gecikmedi. 30 yıllık kariyeri boyunca kendi müzik stilini devrin modasına uydurmayı her zaman becermişti.
Kariyerindeki bu yükseliş, onun özel hayatına da yansıdı. Richard Chanfray adında yeni bir hayranı vardı. St.Germain Kontu diye kendini tanıtan bu adamın ünvanı sahteydi ama onun Dalida'ya olan ilgisi, sanatçının kendisine güvenini tekrar kazanmasında çok etkili olmuştu. Chanfray'in hayatına girmesiyle Dalida adeta bir Hollywood yıldızına dönüşmüştü.
Alain Delon'la düet yaptığı Paroles Paroles şarkısı (1973) ve Dalida'nın adeta simgesi haline gelen ve yedi dakika süren Gigi L'Amoroso şarkısı (1974) hep bu dönemde ortaya çıktılar.
Amerika'daki bu Hollywood'vari başarı 1980'lerde Dalida'nın Broadway tarzı show'ları Fransa'ya taşımasına önayak oldu. 5-20 Ocak 1980'de Palais des Sports'da verdiği konserlerin her birinde iki saati aşkın sahne show'ları yer almaktaydı.
Dalida'nın uzun süredir Avrupa'da bilinen kariyerinin nihayet farkına varan Amerikalılar onu New York'a davet ettiler. 29 Kasım 1978'de ünlü Canegie Hall'da Dalida'nın gösterdiği performans gerçekten müthişti. 1920'li yıllarda çok sevilen Lambeth Walk şarkısını Dalida'nın yorumuyla dinleyen binlerce izleyici alkıştan adeta salonu yıkacaklardı.
80'li Yıllar:
Dalida'nın bundan sonraki kariyerine Cumhurbaşkanı François Mitterand'ın desteği damgasını vurmuştur. Siyasi olmaktan çok kişisel düzeydeki bu destek, Dalida'ya karşı bir muhalefet dalgasının yükselmesine neden oldu.
Dalida, Mitterand'ın kişiliğinden ne kadar etkilendiğini hiç gizlemedi. "Ben onun kişiliğine oy verdim, partisine değil.." demişti.
1981'de Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Mitterand'ın özel hayatı kamuoyunun ilgi odağı olmuştu. 1982 ilkbaharında Dalida-Mitterand ilişkisi nedeniyle bir skandal patlak verdi ve Dalida kendini Fransa dışına atarak bir yıl sürecek bir dünya turnesine çıktı.
Luigi Tenco'nun 1967'deki intiharından başka, Dalida'nın eski eşi Lucien Morisse'in de 1970 Eylül'ünde intihar etmiş olduğunu hatırlamak gerek.
Mısır Sinemasına Dönüş ve Yolun Sonu:
1986'da Mısırlı film yönetmeni Yusuf Şahin, Altıncı Gün filminde Dalida'ya başrol önerdi. Dalida'nın daha önceki oyunculuk kariyeri sadece ufak rollerden ibaretti ama o sırada şarkıcılık kariyerinden o kadar bezmiş durumdaydı ki Yusuf Şahin'in teklifini kabul etti.
Film uzun ve sıkıcı da olsa Dalida'nın oyunculuğu olumlu eleştiriler aldı.
Oysa özel hayatındaki gelişmeler olumlu değildi.
En son olarak bir doktorla giriştiği gizli ilişkisi de hüsranla sonuçlanmıştı.
Dalida bu sefer girdiği depresyonun üstesinden gelemedi.
2 Mayıs 1987'yi 3 Mayıs'a bağlayan gece kendi elleriyle hayatına son verdi.
Geride bıraktığı notta "Pardonnez-moi, la vie m'est insupportable..."
Dalida bugün Monmartre mezarlığında yatmaktadır. Ölümünden on yıl sonra, 24 Nisan 1997 tarihinde Monmartre semtinde (Dalida'nın şato-evine yakın) bir meydana Dalida'nın adı verildi ve heykeltraş Alain Aslan tarafından yapılmış bir Dalida büstü bu meydana yerleştirildi.
|
|
Tweets by Eskinin_Adami |