Müzik Zevkinizi Kendiniz mi Belirliyorsunuz? Çetin Altan, insanlığın ve teknolojinin gelişmesine duyduğu inancı bir keresinde şöyle ifade etmişti:
Teknoloji geliştikçe sinema ve müzik eserlerine erişmek daha kolay ve ucuz oldu. Bunu tartışmak bile gereksiz.
Bir taraftan bakacak olursanız müzik ve sinema artık büyük paraların döndüğü davasa 'endüstri' sektörleri oldular ve bizim 'tüketmemiz' için bir takım ürünler sunuyorlar.
Ortaya konan bu ürünlerin 'sanat eseri' mi yoksa 'tüketim malı' mı olduğu sorusunun net bir cevabı yok.
Aslında bu soruyu soran da pek yok!
Yeni çıkan bir albümün veya vizyona giren yeni bir filmin 'başarısını' belirleyen kriterlerin 'satış rakamı' veya 'gişe hasılatı' olduğu bir dünyada 'sanatsal ve estetik değer' aramak çok demode kalmış bir yöntem gibi görünüyor.
Olayın bir de psikolojik boyutu var.
Short List adlı İngiliz dergisinde kaleme aldığı Bu yıl neyi dinlemeliyim? başlıklı yazısında Sam Delaney alaycı bir tarzda bu konuyu işliyor:
"Bir ödül dönemini daha geride bıraktık. Önce Grammy ödülleri ve sonra İngiliz müzik ödülleri, geçtiğimiz on iki ay boyunca neleri dinlemiş olmamız gerektiğini bize söylediler. Bu törenlerin çok faydalı olduğunu belirtmem lazım çünkü bu sayede iPod'uma neler yüklemem gerektiğini öğreniyorum.
Aslında benim bu tür meselelere aklımı yoracak kadar vaktim yok. İşim gücüm yok da müzik marketlerde dolaşıp yeni çıkan albümleri mi toplayayım? Henüz meşhur olma fırsatı bulamamış ve büyük olasılıkla da bulamayacak olan bir sürü grubu dinlemek için zaman mı harcayayım? Bütün gün televizyon başında oturup yeni çıkan video kliplerini mi izleyeyim?
Hangi parçaların daha iyi olduğuna karar vermek için kendi kulaklarımı ve zihnimi kullanmak mı? Bütün bu yorucu süreci düşünmek bile bana sıkıntı verir.
Bir zamanlar daha kolaydı bu işler. "Eğer bir Sony Walkman'ininiz varsa elinizi attığınız her kaset işinizi görürdü. O yıllarda tek bir albüm satın almak için bile iki haftalık harçlığınızı gözden çıkarmanız gerekirdi. Müzik çok değerliydi o zamanlar. Bir Pet Shop Boys albümünü araklayabilir ve açlıktan ölmek üzere olan bir adamın kremalı bisküvitle kendine ziyafet çekerken duyacağı hazzı duyabilirdim o albümü dinlerken.
Bir keresinde iki haftalık bir okul gezisine gitmiştik ve bütün o gezi boyunca ben walkman'imdeki tek kasetle hiç sıkılmadan hoşça vakit geçirebilmiştim.
Şimdiyse kıytırık albümler arasında debelenip onları sevmeye çalışmak yerine sadece ödül törenlerini bekliyorum. Hangi albümleri 'sevmek gerektiğini' onlar bana söylüyor ben de gidip o albümleri download ediyorum ama onları asla ve asla dinlemiyorum.
O albümlere sahip olmanın verdiği bir haz var, bilirsiniz. Bir tür materyalist memnuniyet işte.
Otobüs yolculuklarım sırasında ise ilk gençliğimde dinlediğim şarkıları dinliyorum kimseye çaktırmadan... Genç bir çocukken iki haftalık harçlığımı vermektense gizlice arakladığım bir albümü dinler gibi..."
|
|
Tweets by Eskinin_Adami |